Otizmin yeni doğanlarda görülme sıklığı seneler içinde artarak ilerlemekte. 2000'li yıllarda 1/10 000 olarak verilen oranlar1/89'lara kadar yükselmiş durumda. Bu oran hiç kimsenin görmezden gelemeyeceği kadar yüksektir. Otizm artık "başkasının " değil, hepimizin derdi. Sonuçlarıyla; maruz kalan çocukları, ailelerini, akrabalarını, tüm çevresini, eğitim sistemini, hepimizi etkiliyor.
Dolayısı ile hem koruyucu tedbirler, hem düzeltici yöntemler hepimizi ilgilendiriyor.
Belki artık dünyamıza ne yaptığımızı daha ciddi düşünmeli, otizme yol açan çevre faktörlerini daha dikkatli mercek altına almalıyız.
Ve bir kez, şöyle ya da böyle etkilenmiş çocukları en erken dönemde teşhis edip, en uygun müdaheleleri yapmalıyız. Bu da farkındalıkla mümkün olacaktır.
Çocuğunuz, torununuz, yeğeniniz;
- Göz kontağı kurmuyorsa
- Adı söylendiğinde dönüp bakmıyorsa
- 2.5-3 yaşına geldiği halde hiç anlamlı sözcük edinmemişse
- 3-4 yaşlarında hala oyuncaklarla işlevine uygun oynamıyorsa, mesela arabaları sürmek yerine döndürüp tekerleklerini çeviriyorsa
- Nesne ve kişileri parmağı ile göstermiyor, istekleri için yetişkinin elini tutup istediği nesneye doğru uzatıyorsa
- Ortak dikkat geliştiremiyor, birlikte bir şeylere bakamıyorsanız
- Akranları ve yetişkinler ile etkileşime geçmiyorsa
- Konuşma geliştirmiş ama karşılıklı sohbet etmek için kullanamıyorsa
- Tekrarlı davranışları ve ekolalisi (söyleneni aynen tekrar etmek )varsa
- Hayatında katı rutieller var ve bunların değişmesine şiddetli tepki gösteriyorsa yolunda gitmeyen bir şeyler vardır.
Tanı için doktora, kayıp fonksiyonları ve becerileri edindirme çalışmaları için eğitim kurumlarına başvurmalısınız.
Erken tanı konulabildiğinde otizmin belirtilerine karşı yapılabilecek çok şey var.
Şeyma Gür