KONUŞMA BOZUKLUĞU VE ÇÖZÜMÜ

Konuşma Bozukluğu

Dil edinimi ve gelişmesi doğumla birlikte başlar ve hayat boyu devam eder. Bebekler doğdukları günden itibaren çevrelerindeki sesleri algılamaya, sesler çıkarmaya ve içinde yaşadıkları toplumda konuşulan dilin ana yapısını kazanmaya başlamaktadırlar. İletişim becerilerinin gelişimi, kişinin doğumuyla birlikte başlayarak belli bir gelişim sırasını takip eder ve sosyal çevresi ile etkileşimde bulunarak adım adım gelişir. İletişim becerileri gündelik hayatımız, sosyal ve öğrenim etkileşimlerimiz için bir temeldir. İnsanlar toplum içinde yaşayan diğer insanlara, duygu ve düşüncelerini ifade edebilmek, çevresindeki nesne ve olaylar hakkında bilgi edinebilmek ve edinmiş olduğu bilgileri aktarabilmek, çevresindeki kişileri etkileyebilmek, yönlendirmek ve yönetebilmek amacıyla dili kullanırlar. Konuşma Bozuklukları, dil edinim süreçlerinde yaşanan gecikmeler, yanlış öğrenmeler, doğumsal anomaliler, nörolojik kazalar ve bilinmeyen nedenlerden kaynaklanan iletişim sorunlarıdır.

AKICILIK SORUNLARI (KEKEMELİK VE HIZLI BOZUK KONUŞMA)

Kekemelik (Akıcılık Sorunları), konuşmanın akıcılığında ve ritminde ortaya çıkan bozukluklar; uygun olmayan duraklamalar, tekrarlar ses, hece ve sözcüklerde uzatmalar olarak tanımlanabilir. 3-4 yaş civarında ortaya çıkar ve genellikle ikincil davranışlar (kurtulma davranışları) eşlik eder.

Nedenleri: Kesin olarak nedenleri bilinmemekle birlikte, bir görüş, kekemeliği yapısal bir bozukluk olarak ele alırken, bir görüş öğrenilmiş bir davranış olarak tanımlamakta, bir görüş de genetik olduğunu savunmaktadır. Bir başkası da çevresel nedenlerin (Travmatik yaşantılar ve korkular, Aile içi sorunlar, Kayıp ve ayrılıklar, Hatalı anne-baba tutumları) kekemelikte önemli bir rol oynadığı görüşünü savunmaktadır.

Kekemelik, sadece bir konuşma engeli değildir. Kekeme olmak, kişiye farklı bir sosyal ve ekonomik dezavantaj yükler. Kekemelik bir iletişim bozukluğu olmasına rağmen, soruna eşlik eden duygusal bir yönü vardır. Kekemeliğin doğal yapısı, bireyin duygusal düzenini bozabilir. Kekeleyen kişiler, özellikle çocuklar, hayal kırıklığı, utanma ve kızgınlık hissedebilirler. Bu olumsuz duyguların, bireyin benlik imajı üzerinde zararlı etkileri de olabilir.

GELİŞİMSEL DİL BOZUKLUKLARI (Konuşamayan Çocuklar)

Çeşitli hastalık ve bozukluklar dil gelişiminde gecikmeye veya atipik dil gelişimine neden olabilir. Bunlar arasında Zihin engeli, otizm, İşitme engeli, epilepsi, CP, kafa travması, nörodejeneratif vb. yer alır. Ama özel bir hastalık ya da bozukluk yahut gösterilebilir bir beyin lezyonu olmaksızın da dil gelişiminde gecikme ve/veya sorunlar yaşanabilir.Çocuklarda konuşma gecikmesi oldukça yaygındır. Yüzde 1-2 si ağır olmak üzere 5 yaş ve öncesi çocuklarda yüzde 5-20 oranında çeşitli konuşma ve dil sorunları görülür. Bu çocukların bir kısmında sadece konuşma bozukluğu, bir kısmında sadece gelişimsel dil sorunu, bir kısmında da karışık olarak hem dil hem de konuşma sorunu vardır.Çocuğunuz 2,5-3 yaşlarındaysa ve kelime dağarcığı 50 kelimeden az ise; daha çok jest ve mimiklerle ya da basit ifadelerle (al, ver, iç vb.) isteğini belirtiyorsa yardıma ihtiyacınız var demektir.

ARTİKÜLASYON (SESLETİM) BOZUKLUKLARI

Artikülasyon (Sesletim), bireyin konuşmada yer alan organlarının ardışık, uyumlu hareketleriyle belirli bir dile ait konuşma seslerini (a,b,c....) doğru telaffuz etme becerisidir. Artikülasyon bozuklukları, (/r/ yerine /y/, /k/ yerine /t/ kullanma ya da bazı sesleri hiç kullanmama gibi...) yapısal kökenli olabildiği gibi, herhangi bir nedene bağlı olmaksızın da görülebilmektedir. Sesletim sorunu yaratabilecek nedenler arasında; yarık dudak-damak ve ağız-yüz anomalileri, ortodontik anomaliler, işitme kaybı, zihin engeli, nörolojik kökenli bozukluklar (CP ve diğer), Disleksi yer almaktadır. Okul öncesi ve okul çağı çocukların %10'unda artikülasyon bozukluğu vardır.Yutma Güçlüğü (Disfaji)

Normal yutma eylemi, ağza alınan gıdanın çiğnenmesi, tükrük ile karıştırılarak lokma (bolus) haline getirilmesi ve boyutlarının küçültülerek farenkse; farenkstende özofagus'a (yemek borusu) doğru hareket etmesi sağlanır ve buradan mideye iletilir.

Yutma Güçlüğü (Disfaji),

alınan gı­danın ağızdan mideye transferinin mekanik olarak engellen­mesi, yutma hareketini sağlayan kasların gücünün azalması veya koordinasyonunun bozulması sonucu oluşan semptom­dur.

Yutma güçlüğü ile ilişkili olabilecek belirtiler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
• Yutma esnasında ağrı oluşumu (odinofaji),
• Yutmanın mümkün olmaması,
• Besinlerin boğaz, göğüs veya göğüs arkasında (sternum) sıkışmış olma hissinin oluşması,
• Ağız suyu akması,
• Ses kısıklığı,
• Yiyeceklerin geri gelmesi,
• Sık sık mide ekşimesinin olması,
• Besin ve mide asidinin boğazda birikmesi
• Beklenmedik şekilde kilo kaybı
• Yutma sırasında öksürme gibi.
Bebekler ve çocuklarda yutma güçlüğüne işaret eden belirtiler şunlardır:
• Emzirme veya yemek yeme sırasında dikkat eksikliği,
• Besleme sırasında vücudun gergin veya huysuz olması,
• Yemek yemeyi reddetmesi,
• Emzirme ve yemek yeme süresinin 30 dakika veya daha uzun sürmesi,
• Emzirmede sorun yaşanması,
• Ağzından besin veya sıvı gelmesi,
• Emzirme veya yemek yeme sırasında öksürmesi veya boğulur gibi olması,
• Çocuğun beslenme veya emzirme sırasında tükürmesi veya kusması,
• Yemek yerken veya bir şeyler içerken nefes alışverişlerinde sorun yaşanması,
• Kilo alma ve büyümede yavaşlama yaşanması,
• Tekrarlayan akciğer iltihapları gibi belirtiler bebekler ve çocuklarda görülebilir.

SES TERAPİSİ

Ses bozukluğu, kişinin yaşına ve/veya cinsiyetine göre, normal olmayan ses üretimi ve/veya sesin kalitesi, tizliği, şiddeti, tınısı ve süresinin uygun olmamasıdır. Nedenleri; Etiyolojik bağlantılar (Ses teli nodülü, kist, polip, reinke ödemi, paralizi, larenjit, granülom, papillom, sulkus vokalis, reflü vb.), yanlış kullanım (Bağırma yüksek sesle konuşma, sık boğaz temizleme ve öksürme.), alkol kullanımı (Alkol midede asit salgısını arttırarak reflüye neden olur.). Belirtilerden bazıları; konuşma esnasında zorlanma, boğazda yanma ve acıma hissi, seste kısılma, ses kalitesinde bozulma, nefes koordinasyonunda güçlük ve ses şiddetinde anormalliklerdir.

AFAZİ:

"Söz yitimi" anlamına gelen afazi çoğunlukla yetişkin ve yaşlılarda görülse de, gençler ve çocuklarda da ortaya çıkabilir. Genel olarak afazi, bireyin dile ait sembolleri kullanmasını ve birbirinden farklı durumlara uygun biçimde davranmasını engelleyen bir yoksunluk durumudur ve bu durum sembolleştirme sürecinde anlamlı bir biçimde ortaya çıkar. Bu nedenle afazi, sembol davranışların yokluğu ya da bozulması olarak İsimlendirilebilir. Bozulma, düşünme gibi iç sembol süreçlerinde yada konuşma, okuma, yazma gibi dış sembol süreçlerinde farklı derecelerde ortaya çıkabilir.

Afazi, çoğunlukla beyin-damar (serebrovasküler- SVO) hastalıkları sonucu ortaya çıkar. En çok orta serebral arter lezyonları, tromboemboliler, intraserebral veya subaraknoid kanama yapan nedenler ile beyin tümörleri, kafa travması, enfeksiyon hastalıkları veya apseler, ilerleyici ve hasarlayıcı beyin hastalıkları, devamlı olmayıp aralıklarla görülen ateş, nöbet gibi intermitan hastalıklar afaziye neden olarak görülürler. Çoğunlukla yetişkin ve yaşlılarda görülse de, gençler ve çocuklarda da ortaya çıkabilir. Bu yüzden, afazi sadece ileri yaş grubunu etkileyen bir dil bozukluğu olarak anılmaz ama iyileşme sürecinde yaşın önemli bir faktör olduğu bilinir.

APRAKSİ:

Genel olarak sesletim düzeneği ile ilgili kaslarda zayıflık, paralizi ya da koordinasyon sorunu olmaksızın, sesletim hareketlerini istemli ve amaçlı olarak gereği gibi yapamama ve kullanmama sonucu ses birimlerin yanlış ve tutarsız üretilmesi olarak tanımlanır. Konuşma anlaşılırlığı düşüktür. Sesbirim repertuarları dardır. Basit sözcük biçimleri tercih edilir. Bazı sesler tek başına veya belirli bir dizilimde doğru sesletilirken bir başka dizilimde hatalı sesletilirler. Sözcüklerin üretiminde tutarsızlıklar vardır. Bazı sesleri otomatik konuşmada üretebilirler ama taklit etmesi istendiğinde zorlanırlar. Bir defa doğru üretim yapıp sonrakinde hatalı üretebilir.Her yaşta, yetişkinlikte ve çocukluk döneminde meydana gelebilir. Yetişkinlerde beyin hasarı sonucu; Stroke, Kafa travması, Tümör ve Beyni etkileyen hastalıklar sonucu ortaya çıkabilir. Çocuklarda nörolojik temelli olduğu ileri sürülmekle birlikte çok net bir etyoloji sunulmaz.

DİZARTRİ:

Konusma üretiminde görev alan kasları inerve eden sinirlerdeki motor uyarıların akışını bozan, motor nöron hasarlanmalarının ortaya çıkardığı konuşma bozukluğudur. Parkinson hastalığı veya beyin-damar hastalıkları gibi çoğunlukla ileri yaslarda rastlanabilecek sorunlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Dizartrili kişilerde görülenler, Fısıldamayla konuşmak, Yavaş konuşmak, Sınırlı dil, dudak ve çene hareketleri, Ses kısıklığı-boğuk seslilik, Nefesli konuşma, Salyanın akması ve kontrol edilememesi; Çiğneme ve yutmada zorluk çekme.